Devreden KDV’nin gider yazılmasını kabul edemeyiz
4 mins read

Devreden KDV’nin gider yazılmasını kabul edemeyiz

Hamide HANGÜL

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin 2024 yılı Temmuz ayı olağan toplantısı dün yapıldı. Toplan­tının açılışında konuşan İs­tanbul Sanayi Odası (İSO) Yö­netim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, makroekonomik po­litikalar, vergi ve istihdama yö­nelik açıklamalarda bulundu. Konuşmasında yeni vergi dü­zenlemelerine değinen Bahçı­van, “Sanayimizi ilgilendiren mevzuat düzenlemelerinde her zaman savunduğumuz is­tişare sürecinin, son vergi tasa­rısında yeterince işlemediğini gördük” dedi. Bahçıvan şöyle devam etti:

“Gerek yerli gerekse ulusla­rarası yatırımların artması ve sürdürülebilirliği için verilen teşvikler ve bu teşviklerin yatı­rım sonrasında yatırımcı aley­hine değişmemesi büyük önem taşımakta. Kurumlar vergi­si uygulaması da bu teşvikler arasında önemli yer tutmakta. Geçmiş yıllarda oranı sıkça de­ğiştirilen kurumlar vergisi için yeni tasarıda, indirim ve istis­nalar düşülmeden önceki ku­rum kazancının %10’undan az olamayacağı gibi yepyeni bir kriter getiriliyor. Yapılacak bu ve benzeri değişiklikler yatı­rımlar için gerekli olan güven ve öngörülebilirliği olumsuz etkileyecektir.”

“KDV iadesinde süreç kolaylaştırılmalı”

Tasarıdaki bir diğer düzen­lemenin de devreden KDV ile ilgili olduğunu kaydeden Bah­çıvan, “Vergi tasarısı, beş tak­vim yılı süresince indirim yo­luyla giderilemeyen katma değer vergisinin gider olarak yazılabileceğini hükme bağlı­yor. Bu düzenleme, İSO tara­fından uzun süredir gündeme getirilmekte olan devreden KDV’nin şirketlerimiz üzerin­de oluşturduğu yükün artık ka­mu tarafından da kabul edil­mesi açısından önemli.

Ancak devreden KDV tutarının gider olarak yazılabilmesi sanayimi­zin çok uzun süredir katlandığı finansman yükünü azaltmaya­cak ve hak kaybına neden ola­caktır. Sanayimizin geçici ola­rak devlete verdiği bu borcun, şüpheli bir alacak mantığıyla gider olarak yazılmasına yöne­lik bu yaklaşımı ilkesel olarak da kabul etmemiz mümkün de­ğil. Böyle bir uygulamanın ben­zerinin çağdaş hiçbir ülkede olmadığını da düşünüyoruz.”

Bahçıvan, uzun yıllardır in­dirilemeyen KDV’nin işletme­ler üzerinde oluşturduğu fi­nansman yükünün azaltılması ve işletmelerin nakit finans­man ihtiyacının karşılanması için devreden KDV tutarının, Avrupa ülkelerindeki uygula­malara paralel bir şekilde mü­kellefe iade edilmesi ve sürecin kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemeler yapılması gerek­tiğine işaret etti.

“Tedavi yöntemleri herkes için adil değil”

Ekonomide rasyonaliteden çıkılması halinde finansal is­tikrarın bozulacağını, yük­sek enflasyon belası ile yeni­den karşılaşılacağını, bunun tedavisinin de ağır bir tedavi olacağını her fırsatta ve net bir şekilde ortaya koydukları­nı dile getiren Bahçıvan, “Ta­bii ki bugün içinde bulundu­ğumuz durumun tedavi yön­temlerinin herkes için adil olduğunu kimse savunamaz. Ama yaşadığımız irrasyonel sürecin de sürdürülemez ol­duğunu ve acil bir çözüme ih­tiyacı olduğunu kimse inkar edemez. Kaybolan güvenin, istikrarın, kaybolan kredibi­litenin tekrar oluşması adına her kesim maalesef bir bedel ödeyecek” diye konuştu.

“Reformlar yapılsın ki fedakarlığımızın anlamı olsun”

Erdal Bahçıvan, Türkiye’de ekonominin, zor bir dönemden ve mücadeleden geçtiğini, bu mücadelenin kuşkusuz en önemli boyutunun, yüksek enflasyon sarmalı olduğunu kaydetti. Bahçıvan, mevcut programı ise asıl meselelerinin çözümü için ihtiyaç duyulan zeminin, makroekonomik iklimin yaratılması süreci olarak gördüklerini belirterek, “Eğer bugün içinden geçtiğimiz bu tamirat sürecinde sanayimizin gösterdiği fedakarlıkların bir anlamı olacaksa, bu ancak yaratılacak sağlıklı zemin üzerinde Türkiye’nin, küresel dönüşümün gerektirdiği reformları hayata geçirmesiyle mümkündür” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir